Ne ağamız oldu, ne ağa oğlumuz; ne de on binlerce liralık tatil fonumuz. Yurtdışını geçtik, evimize 5 km mesafedeki mesire alanına dahi; 2+2 kere gidemedik… 3 ay yaptığımızın farkında olamadığımız yaz tatilimizde bile nasip olmadı gülüm, gidemedik… Elektrik faturasının 200 TL üzerine çıktığı aylarda yaşadığımız moral bozukluğundan mıdır yoksa Doğal Gaz’ın doğal olmayan faturalarından mıdır bilinmez; kim bilir belki de 657 DMK psikolojik etkileridir, havai fişek rekorlarının kırıldığı şehre ayak basamayışımız…
Birileri gökdelenlerin kenarında iken bizim uçurumun kenarında oluşumuz açıklanabilir belki de; ailece yılda en fazla birkaç kez gidebildiğimiz yemeklerde garsona yüzlerce lira veremeyişimiz ne olacak gülüm? Bilmem hatırlar mısın; geçen yaz kızımız denize gidelim demişti de hani gidememiştik. O zaman fark ettirmemeye çalışmıştım ama sen anlamıştın sanırım, çoktan geçmiştim yıldızı bol otellerden de 1 göz odasında 40 derece sıcaklığı iliklerine kadar hissedeceğin, aile apartmanından bozma pansiyona bile yetecek gücümüz kalmamıştı…
Zorlasak her şeyi, giderdik. Giderdik de “çocukların canı inşallah bir şey çekmez” diye içimizden geçirmek ağır gelmişti be gülüm. Ne de olsa “çift maaş”tık ya hani biz. “Çif Maaş” çifte çifte evler, arabalar bekler ya insanoğlu bizden, bizim emektarın trafik sigortasını dolarla mı ödesek yoksa Euro ile mi gülüm?
Anlatılmıyor gülüm, anlaşılmıyor… En kolayı yazmak, yazıyorsun ama içindekini yine de ifade edemiyorsun tam manasıyla. İçinden geçiriyorsun sadece, on binlerce lira tatil bütçeli memurlar ile farkımız ne diyorsun, biraz bencilce biraz da egonun esaretinde…
Böyle zamanlarda dili tutuluyor insanın gülüm, ıhlamurlar da çiçek açmıyor… Ne bedduaya, ne lanete vicdanın el vermiyor. İçin yanıyor, göğüs kafesinde ki baskının haddi hesabı olmuyor. Bağırmak istiyorsun, boğazında düğüm düğüm bir şeyler oluyor, haykırmak istiyorsun “Çocuklar, eğitim, geleceğimiz” diye ama defalarca dinlediğimiz kendi sesimiz donduruyor sanki ses tellerimizi…
Kesişeni, dik duranı, parçalısı, parçasızı, paraleli… Bütün mesele doğru olmak gülüm. Ne milyonluk oteller, tatiller, yemekler… Ne de kahrolası yapılar… Tek teselli, tek umut, tek çare… Allah(c.c.) biliyor gülüm, onları da seni de beni de… Her şeyi boş ver, hepsini unut… Kahpe Temmuz ve Eylül’e inat hani o sınıfına ilk girdiğinde çocuklarının gözünde gördüğün parıltı var ya, sana “öğretmenim” deyişleri, onları gör; 5 yıldızlı gözlerinden gökdelen ışıkları gibi çakan göz bebeklerinde, havai fişek rekorları kıran, ayak basamadığın şehir işte orası gülüm… Sen hep oradaydın gülüm, sadece on binlerce liralık tatil fonların, binlerce dolarlık lokanta hesapların, yüzlerce dolar bahşiş verdiğin garsonların yoktu gülüm… Allah(c.c.) biliyor gülüm; dış kapının dış mandallarını da, içimizdeki Vandalları da…
6 Ocak 2014, Can SERDAR