Anasayfa Genel Pavlov ve Müritleri

Pavlov ve Müritleri

tarafından tedxtr

Bir okul müdürünün toplantı sırasında, ‘Yapılan başarılı çalışmalarda ödül verilmesinin öğretmenleri motive edeceğini’ söylemesi üzerine Il Milli Eğitim Müdür Vekili ‘Ödüle dayalı çalışma ancak Pavlov’un deneylerinde olur’ diyerek öğretmenleri adeta bir köpekle kıyaslamak suretiyle aşağılamıştır.”

Geçtiğimiz aylarda haber sitelerinde okuduğum bir haberin içeriğinde yer alan ve beni ciddi şekilde düşündüren bir paragraf yukarıdaki satırlar. Kasım ayında ise başka bir haber metninde rastladım benzeri ifadelere. Belki ilk bakışta son derece normal bir haber olarak gelebilir. Ancak üzerine düşünüp sorguladığınızda eğitim camiamızın içine düştüğü derin karanlığı görebilirsiniz. Yalnız o karanlık aydınlık zannettiğiniz bir noktada olabilir muhtemelen… Bir okul müdürü öğretmenlerin motivasyonunu “ödül” ile sağlama önerisi getiriyor anladığımız kadarı ile. Hem de 2004 yılından tam 9 yıl sonra yani 2013 yılında. 2004 yılı ne alaka diye düşünenler de olabilir, alakası Milli Eğitim sistemimizde o yılın eğitim paradigmasını değiştiriyoruz diyerek dönüşüm çalışmalarını ilan ettiğimiz yıl olmasıdır. Paradigmayı değiştiriyoruz dememizden 9 yıl sonra öğretmenleri “ödül” ile motive edeceğini zanneden bir okul müdürü örneği…

İl Milli Eğitim Müdürü öneriye cevaben “ödüle dayalı çalışma ancak Pavlov’un deneylerinde olur” demiş ki son derece de haklıdır kaynak olarak baktığınızda ödül ve cezaya dayalı sistemlerin referans noktalarında Pavlov’u ve onu benimseyenleri görmek şaşırtıcı değildir. Pavlov ne yapmıştır hatırlayalım;

“Köpeğe ilk olarak birkaç kez zil çalınır. Fakat köpek tepki vermez. Sonradan et verilir, köpeğin salyaları akar. Sonra et ile birlikte zil çalınır. Daha sonra et verilmediği halde zil çalındığında köpeğin ağzının suyunun aktığı görülür. Şartlı ya da şartlandırılmış refleks denen olay da budur. Pavlov, bu davranışın, psikolojik etkinlikle özdeş olan yüksek düzeyde sinir etkinliğinin belirtilerinden biri olduğunu öne sürer ve psikoloji alanında geçerli tek yaklaşımın deneysel yöntem olduğunu vurgular.”

Pavlov’un deneylerinin insan ile, yönetim ile, eğitim ile, öğretmen ile ne alakası var peki? Ülkemize geçen yüzyılın ortalarında kakalanan “Davranışçı” kuramlar ve yönetim alanındaki “Klasik Örgüt” yaklaşımları ile Pavlov’un deneyleri çok alakaladır. Davranışçılar, öğrenmenin bir uyarıcı ile davranış arasındaki ilişki ile geliştiğini ve pekiştirme yoluyla davranış değiştirmenin gerçekleştiğini kabul eder. Öğrenme, canlının davranışında bir değişikliğin olmasıdır. Davranışçılara göre bir köpek ile insan aynı kurallar çerçevesinde öğrenir. Yani bir köpeği et ile ödüllendirerek çalıştırıyorsanız, bir insanı da onu heveslendirecek başka bir uyarıcı ile çalıştırabilirsiniz. Davranışçı bir eğitim sisteminde yetişmiş ve kendisini geliştirememiş bir okul müdürünün “ödül” adını verdiği “uyarıcı” ile öğretmenleri çalıştırabileceğini düşünmesi de Pavlov’un deneylerine kadar uzanan bir anlayışın ürünüdür. Klasik koşullanmaya uzanan bu anlayışlarda, öğretmeni motive etmek için ödül kullanıldığında ödül bir bağımlılık oluşturarak süreç içerisinde sırf o ödülü kazanmak için çalışmaya başlar. Kısa süreli olarak belki çalışma hedefine ulaşılabilir ancak uzun süreli olarak bakıldığında bağımlılık yarattığından kişinin iradesini yok sayacak düzeyde tepkiler gelişecektir. Sanayi devrimi sonrası gereken iş gücünün, verilen yönergeleri takip etmek olduğunu hatırlayarak Pavlov’un deneylerinin neden bu kadar önemsendiğini görebiliriz.

Yönetim alanında “Klasik Örgüt” yaklaşımlarına baktığımızda Taylor, Weber ve Fayol’un teoremlerinin de Pavlov’un deneylerinden nasıl etkilendiğini görmek zor değil. Ödül ve ceza yaklaşımlarının klasik örgüt yaklaşımlarına etkisi üst düzeyde gerçekleşmiştir. Sanayi devriminin etkileri gereği işçilerin taşıması gereken özellikler incelendiğinde o zaman şartlarında buna hak verilebilir. Ancak 21. yüzyılda ödül ve ceza bağımlısı, özgüveni düşük, iradesi zayıf bireylerden oluşan toplumların varlıklarını sürdüremeyeceği de gün gibi ortadadır. O yüzdendir ki modern yönetim anlayışlarında ödül ve ceza yerine geri bildirim ön plana çıkmaktadır. Yönetim, artık bir emir-komuta zincirinden ibaret olmayıp tüm çalışanların yöneticilerle birlikte “paydaş-ortak” olma noktasına gelmiştir. Ortada ciddi bir “birlikte”lik kavramı vardır. Modern yönetim anlayışlarında, yöneticinin tek başına yönetişimi söz konusu değildir. Tüm çalışanlarla birlikte bir “yönetişim” vardır. Ve bu anlayış ile “ödül-ceza” değil “geri bildirim” olmazsa olmazımız olarak öne çıkmaktadır.

Olayın özeti aslında çağların gereksinimlerinde gizlidir. Geçtiğimiz yüzyıl birey; kendisine verilen görevleri harfiyen yerine getiren, emir-komuta yönergelerine uyan, kendisinden beklenen davranışları doğru şekilde gerçekleştiren yapıda olmalıydı. Ancak bu yüzyıla geldiğimizde birey; düşünen, sorgulayan, özgüven sahibi, yargıda bulunan, öz değerlendirme yapabilen, girşimci, problem çözme becerisi yüksek bir yapıda olmalıdır. Öyle ise bu yüzyılın istediği bireyde motivasyonu Pavlov’dan miras kalan “ödül-ceza” ile mi yoksa “geri bildirim” ve temel yetkinlikler üzerine mi kuracağız? Ödül ve ceza sistemi ile kurulan motivasyonun sınırlı ve kısa süreli olduğu, insanlar ile hayvanların aynı şekilde öğrendiğini iddia eden bir anlayışın ürünü olduğunu gördükten sonra kendimizi ödül ile mi motive edeceğiz? Yoksa 21. yüzyılın gereği olarak temel yetkinliklerimizi güçlendirip, kendi gelişimimizi öz değerlendirme ve geri bildirimlerle sağlayarak ve motivasyonumuzun asıl kaynağı olan “başarma duygusu” ve “öğrenme”ye odaklayarak mı motive olacağız? Bu soruya cevabımız işte bir İl Milli Eğitim Müdürü’nün “ödül ve ceza” karşıtı olmasının, “Pavlov ve Müritleri”ne gösterdiği haklı tepkinin altında yatan yenilikçi düşüncedir.

Tüm eğitim camiası öğrencilerin taşıması gereken özelliklerden, becerilerden, yetkinliklerden bahsediyor. Çok haklıyız, öğrencilerimiz 21. yüzyıl becerilerini ve temel yetkinliklerini taşımalı muhakkak. Soran, sorgulayan, analitik düşünen, sorun çözme kabiliyetleri gelişmiş, girişimci, yenilikçi, özgüveni yüksek, sorumluluk sahibi, v.s. bir toplum hedefliyoruz. Vizyon 2023 hedeflerimize böyle ulaşabiliriz diyoruz. Hepsinde son derece doğru söylüyoruz da; bu hedeflere Pavlov’dan miras geçmiş yüzyılın düşünce sistematiğine saplanıp kalmış 9 yıldır anlatılan değişimin tek bir kelimesini bile kavrayamamış, duyduklarını sorgulamaktan, kendilerini ifade etmekten aciz bir kadro ile nasıl ulaşacağız?

Öğretmenlerine okul yönetiminde söz hakkı tanımadan “biz öyle uygun gördük” kafasını yaşayan okul yöneticilerinin halen, Pavlov’un deneylerinden etkilenerek yönetimde motivasyonu “ödül ve ceza” ile sağlamaya çalışan Taylor ve ekolünün peşinde oldukları bir ülkede geleceğimizi nasıl kurgulayacağız? Bir İl Milli Eğitim Müdürü’nün bu ikilemi göstermek adına verdiği örneği “öğretmenleri köpek yerine koydu” diyerek haber yapan eğitim(!) örgütlerinin olduğu bir camiada bu hedefler onlara rağmen nasıl gerçekleşecek? Sahi öğretmenleri çalıştırmak için motivasyonu “ödül” ile sağlamayı öneren ve bu düşünceyi savunarak her fırsatta gündeme taşıyanlar mı yoksa “bu dediğiniz yanlıştır, ödül ile çalışma sadece pavlov’un deneylerinde olur” diyen mi öğretmenleri köpek yerine koymaktadır? İnsanlar ve hayvanlar aynı kurallar çerçevesinde öğrenir diyenler ile motivasyon için ödül gereklidir diyenler aynı kişilerdir ve ne yazık ki neyi savunduklarının da farkında değiller…

3 Ocak 2014, Can SERDAR

You may also like

Yorum Yap

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Çerezler (cookie), bu web sitesini ve hizmetlerimizi daha etkin bir şekilde sunmamızı sağlamaktadır. Web sitemizi ziyaret ederek bu politikamızı kabul etmiş sayılırsınız. Kapat Oku