Ülke olarak 15 Temmuz 2016 günü yaşadığımız ihanet tarihe işlendi. Bugün 7 Ağustos 2016 ve her kesimden vatandaş 81 ilde meydanlarda toplanıyor. Unutmamak adına bazı gerçekleri tarihe not düşmekte fayda olduğuna inanıyorum. Umuyorum ki Türkiye bugünden sonra liyakatin, adaletin ve kardeşliğin hüküm sürdüğü demokratik bir hukuk devleti olarak ebediyete kadar varlığını sürdürecektir. Balyoz, Ergenekon ve Fenerbahçe davaları ile gümbür gümbür geliyorum diyen bu P.İ.Ç.(Paralel İhanet Çetesi) yapılanması sonunda kendi milletine, meclisine, polisine ve askerine namluyu çevirerek yüzlerce insanımızı şehit ettiler. Yıllardır ve özellikle Fenerbahçe davası ile birlikte avazımızın çıktığı kadar bağırdığımız P.İ.Ç. ile mücadeleye bugün devletimizin her zerresinin aynı duyarlılıkla yaklaşacağını ümit etmekte ve beklemekteyim.
Üniversite yıllarım 28 Şubat dönemine denk geldiğinden Gazi Üniversitesi’nde de bunlar ile ilgili gözlem yapma imkanım oldu. 28 Şubat sonrası başörtülü kız arkadaşlarımız üniversiteye alınmamaya başladığında en ufak bir refleks, duygu, göz yaşı vb. göstermeyen P.İ.Ç. üyeleri ilerleyen yıllarda hızla yükselirken, bizim gibi bu duruma direnen, tepki gösteren, sesini yükseltenler irtica etiketini yiyeceklerdi. Gazi Üniversitesi’nde bellerine taktıkları walkman, kumaş pantolon üzerine gömlek ile bir süre sonra kilometerelerce öteden yürüyüşlerinden tanır hale geldiğimiz P.İ.Ç. üyeleri Ankara Üniversitesi’nde ve Hacettepe Üniversitesi’nde İmralı’da besiye çektiğimiz itin teröristleri ile birlikte standlar açıp, hep birlikte mutlu mesut kitap satabiliyorlardı.
Meslek hayatımıza baktığımızda da durum çok farklı olmadı. Bizler yine aykırı insanlar olarak tanımlanırken P.İ.Ç. üyeleri her görüş, her cemiyet, her siyasi parti ve her grubun içerisinde rahat rahat faaliyetlerini devam ettireceklerdi. Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere eğitim sisteminin her hücresinin P.İ.Ç. tarafından ele geçirilmesine tanıklık ettik. Okul müdürü atamalarından bakanlık merkez teşkilatı atamalarına kadar tüm atamaların P.İ.Ç. tarafından yapılmasına hükümet ile birlikte bizlerde muhalefette seyirci kaldık.
Balyoz ve Ergenekon davalarında yaşanan hukuksuzlukları görmemize rağmen Fenerbahçe davasına kadar toptan kumpas olduğuna pek inanmadık belki de. Ancak bugün geriye baktığımızda tüm bu dönem davalarının P.İ.Ç. tarafından ince ince planlandığını görebiliyoruz. Sonuçta en Atatürkçü bildiğimiz STK’lardan, Türk Silahlı Kuvvetlerine; Yargı sisteminden Enerji sektörüne kadar her alanda son derece profesyonel bir P.İ.Ç. yapılanması ile karşı karşıyayız.
Birbirimizi o kadar ötekileştirmişiz ki bugün bile bir olmak, birlik olmak, tek vücut olmak bizim için oldukça zor bir süreç olarak karşımızda duruyor. Kendi meclisimizin, kendi uçaklarımızla, kendi pilotlarımız tarafından bombalanması utancını hep birlikte yaşayacağız. O yüzdendir ki; P.İ.Ç. in tamamen temizlenmesi ve milletin yeniden birbirine sarılması hayati bir önem taşıyor. Aksi halde önümüzdeki birkaç yıl içerisinde çok daha kötü günleri yaşamamız için küresel güçlerin ellerinden geleni yapacağına hiç şüphem yok.
Bu sapık ve vicdansız terör örgütünün üyelerinin başlarında ki meczup’a “mehdi” olarak inandığı gerçeğini mutlaka göz önünde tutmalıyız. Böyle bir inanç temelli örgütlenmede bugün “yanılmışım, bilmiyordum, vb.” gibi bahanelerle kendini kurtarmayı deneyen örgüt üyelerine pabuç bırakmamak zorundayız. Özellikle Ak Parti içerisinde milletvekili seviyesinden en alta kadar tüm örgüt yapısının elden geçirilmesi en önemli noktalardan birisi olacaktır. 17 Temmuz 2016 gecesi konuşan Ak Parti milletvekili programda aynen şu cümleyi kullanıyordu; “Eğer darbenin arkasında Fetullah hoca varsa…” Eğer? Varsa? Hoca? Uzaklarda aramayacaksın bazı şeyleri, ülke yok olmanın eşiğinden dönmüş, yüzlerce şehit binlerce gazi var ama P.İ.Ç. ile mücadele edecek bir milletvekili bu sözleri sarf ediyor. Bu temizliğin hiç kolay olmayacağını anlamamız lazım.
15 Temmuz sonrası yapılan gözaltılar ve tutuklamaları takip ettik ve ediyoruz. Bugün gözaltına alıp salıverilen bazı isimlere bakıyorum ki bu adamlar P.İ.Ç. in daimi üyeleri olmalarına rağmen salıveriliyorlar. FETÖ üyelikleri tescilli adamların neden serbest kaldıklarını da anlamakta güçlük çekiyorum. A kişini FETÖ üyesi olmakla suçlayan B şahsının çocuğunun FETÖ okullarında halen okuyor olmasını veya FETÖ üyesi olduğu için görev alınan A kişisi yerine getirilen C şahsının da çocuğunun FETÖ evlerinde ve okullarında okuyor oluşunu; tüm bu şahısların Kısıklı veya benzeri meydanlarda görmemiz ile birleştirdiğimizde tehlike ve mücadelenin nasıl yapılması gerektiği daha da netleşecektir. 15 Temmuz gecesi inlerine saklanıp sesleri çıkmayanların ortalık durulduktan sonra piyasada en iyi yaptıkları işi yani şakşakçılığa girişmeleri aslen kendilerini ele veriyor. Kripto adamlar kriptoluğa devam ediyorlar. Meydanlardan fotolar vermek ile yetinmeyip miting düzenleyenleri dahi görebiliyoruz.
Bu satırlarda bugün anlaşılmayacak belki, bir gün gelecek daha büyük bir felaket yaşayacağız ve o zaman anlaşılacağız belki de. Ancak herkesin gözünü dört açıp, daha düne kadar FETÖ sohbetlerini organize edenlerin bugün pişman olacaklarına inanacak kadar saf olmamak gibi bir sorumluluğu vardır. Yoksa aşağıda ki sahnelerin çok daha beterini mutlaka bu şerefsizler bize yaşatacaklardır. Bu mücadele milli bir seferberlik durumudur.