Milli Eğitim Bakanlığı Görevde Yükselme Sınavı sonuçları açıklandı. Sınava giren 30 binden fazla eğitim çalışanı haftalarca bu sınava hazırlanmıştı. Yüzlerce sayfa cilt cilt kitaplar, soru bankaları, testler, vb. ile insanlar kariyerlerinde bir basamak atlamak için çalıştılar. Sonuçta büyük çoğunluk sınavdan elde etmek istediği başarıyı sağlayamadı. Öncelikle sınavda barajı geçen arkadaşları tebrik etmek gerekiyor, girenlerin ifade ettiği kadarı ile oldukça zorlayıcı bir sınav olduğunu söylemek mümkün. Bu noktada istediği puanı alanları tebrik ederken, istedikleri puanı alamayanlara da üzülmemeleri gerektiğini hatırlatmak gerekiyor.
Tam bugün burada başka bir tartışmayı yapmak zorundayız gibi hissediyorum. Yönetim kademelerine atanacak personelin seçimi, elemesi, sıralaması bu şekilde mi yapılmalı? Öğrencilerde bilginin ezberlenmesinden şikâyet edip, bunun 21. Yüzyıla uygun olmadığını savunurken öğretmen ve yönetici seçiminde neden göz göre göre ezbere itiyoruz insanları? Görevde Yükselme Sınavı’na hazırlanan arkadaşlarımız ne yaptı, nasıl hazırlandılar? Bin sayfadan fazla yazılı bilgiyi ezberlemeye çalışmadılar mı? Yüzlerce örnek test sorusunu çözmediler mi? Sendikaların düzenledikleri kurslarda mevzuat üzerine yoğunlaşılmadı mı? Sınav öncesi hazırlık için alınan izinlerde tüm adaylar ezber dışında ne yaptılar?
Örneğin, sınava hazırlanmak yerine kendi görev alanına giren konularda kurumlarını daha ileriye taşımak için özverili şekilde çalışan arkadaşlar bu sınavlarda nasıl sonuçlar aldı? İş yoğunluğundan kendilerini sınav sistemine adapte edemeyenlerin suçu günahı neydi? Mevzuata ve Türk diline dilbilgisi düzeyinde çok hâkim bir Şube Müdürü’nün liderlik karakteristiği yoksa ne olacak? Sınavlardan çok yüksek puanlar almasına rağmen kurum kültürüne uyum sağlamakta zorlananlar ne olacak? İşbirlikçi öğrenmeden, işbirliği ile çalışma prensiplerinden uzak ama mevzuat canavarı olmak sizin yönetim kademesinde görev almanıza ve aldığınız görevde başarılı olmanıza yetebilir mi?
Eğitim camiasının bir ferdi olarak düşünmeliyiz; nasıl bir yönetici istiyoruz? Biz seçecek olsak, yöneticilerimizin hangi özellikleri taşımalarını isteriz? Türkçe, İnkılap Tarihi, mevzuat bilgisi gibi konulara hâkimiyet mi yoksa başka özellikler mi bizi takım çalışmasına çeker? Öğrenciler için konuştuğumuzda eğitim politikalarımızı ezberden arınma; bilgiye ulaşma becerilerini kazandırma yönünde kurgularken, yönetim kademelerinde durum analizi farklı mı? Bugün bilgiye ulaşma becerilerini kazanmış, analitik düşünen bireyler derken sadece çocukları mı kast ediyoruz? Aynı özlemler yetişkinler için geçerli değil mi? Yöneticilerin ayırt edici özellikleri, yetkinlikleri, becerileri arasında mevzuata hâkim olmak mı daha önemlidir yoksa yenilikçi düşünme becerisi mi? Hangisi bizim için hayati önem taşıyor?
Burada sınavda başarılı olmuş insanların emeğine sonuna kadar saygı duyulmalı, tartışmak istediğim konu insanların emekleri değil, eleme ve sıralama sistemimiz. Onlar elbette sonuna kadar hak ediyorlar başarıyı. Ancak bu sistem ile biz 2023’ün Türkiye’sine ulaşmak için bize gerekli olan yönetim kadrolarını bu şekilde mi seçmeliyiz? Başka bir seçeneğimiz yok mu? Önlerine şube müdürlüğü hedefini koyan insanlar binlerce sayfalık bilgiyi ezberlemek için harcadıkları zamanı; eğitim ve eğitim yönetimi ile ilgili araştırmalar yapmaya, projeler üretmeye, yayınlar hazırlamaya, vb. işlemlere ayırsalardı bugün acaba eğitimin var olan sorunlarından en azından 1 tanesini daha çözmüş olur muyduk?
Bir gün umut ediyorum ki; insanlar, yönetim kademelerine gelebilmek, görevlerinde yükselebilmek için çok ama çok çalışacaklar. Ancak bu çalışma bir şeyleri ezberlemek için değil, bilgiyi üretmek, projeler geliştirmek, araştırmalar yapmak, eğitimin sorunlarının çözümlerine yönelik tezler yayınlamak için olacak… Ve o gün yapılacak sıralama-eleme sisteminde bunlara bakılacak, ezberlenen bilgiye değil… O gün buluşmak dileğiyle… Saygılar…
4 Ocak 2014, Can SERDAR